"Güz geçti. Yazıda, kış rüzgarları hüküm sürüyordu artık. Bozkırın ortasında, ıssız bir köyde zaman nasıl geçerdi? Cansız, ölücesine, birbirinin aynı olan günler canından bezdirirdi insanı. Dört bir yanda suya doygun topraklar uzanır, gökte sönük, fersiz ışığıyla güneş ışır, ufuk bir adımlık yolda, hep sisle kaplı olurdu. Sonra, toprağı alçaktan yalayan sis bulutları gelir, köyü içine alır, hapsederdi. Gübre yığınlarının üstünde tavuklar gezinirdi. Uzaktan bazen bir öküzün böğürtüsünü ya da koyu ...