"Yumurtaya benzer sivri ve küçücük bir kafası, onunla orantısız dev bir cüssesi ve o cüssede saklı serçe gibi ürkek bir yüreği vardı. Sürekli güler, şahadet parmağıyla hep bir şeylere işaret ederdi. Onun işaret ettiklerini biz görmedik. O da Meryem'e anlatmak için gitti. Bir daha da dönmedi. Adı Mustafa'ydı."
...
Ercan Köksal'ın hikâyelerinde hayat ve o hayatın içindeki canlı tipler var. Yaşanmış, görülmüş ve orada öylece kalmış anlar, onun kelimeleriyle yeniden canlı bir renge bürünüp ...