“Bana neden sürekli nilüferler getiriyorsun?” diyorum. Sorumu duyunca gülümsüyor. Elini cebine atıyor. Yine ne var? Elini cebinden çıkarttıktan sonra avucu açık bana uzatıyor. Avucunda, metal boyası dökülmüş bir nilüfer var. Elime alıp inceliyorum. Ben nilüferi incelerken o da bana bakıyor. Evirip çeviriyorum. Bir şekilde tanıdık geliyor ama nereden olduğunu bilemiyorum. “Seninle ilk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?” diyor. “Hayal meyal, on sene oldu Yavuz” diyorum. Gülümsüyor. “Ben hatırlıyo ...