Korsanlar tarafından kaçırılıp doğduğu topraklardan çok uzağa, payitahta getirilmiş bir Fransız kızıydı Aimèe.
Baktığı herkesi derinlere daldıracak kadar güzel gözleri; güneşi kıskandıracak kadar sarı, upuzun saçları; incecik, narin vücudu ve herkesi sevmeye yetecek kadar büyük, merhametli kalbi onu payitahttaki herkesten ayırıyordu. Osmanlı Sarayı'nın haremine hediye edildiğinde, aklına Paris'in yoksulluk ve acı dolu sokaklarında ekilmiş tohumlar yeni yeni filiz veriyordu. Aklında devrim ...