"Çokça ısırılıp kanatılmaktan yıpranmış soluk bir dudağı vardı... Gözleri anlamsız bir yeşildi ve bir diğerinden epey uzaktı ya da ötekisine oldukça yakın... Nedense gözlerinin birbirlerine fazla mı yakın yoksa birbirinden fazla mı uzak olduğu anlaşılmıyordu... Gözüne bakınca burnunu, burnuna bakınca dudağını unutuyordum."
"Adam göz göre göre gidiyordu. Neden gelmişti, niye gidiyordu? Onu yanımda biraz daha tutacak bir gülümseme bile verememiştim belki ondan gidiyordu. Belki de işi va ...